Ultimate magazine theme for WordPress.

Aşık Yaşar Reyhani

0 443

Doğum Tarihi: 1934, Pasinler, Erzurum
Ölüm Tarihi: 10 Aralık 2006, Bursa

1934 yılının eylül ayında Erzurum’un Pasinler ilçesine bağlı Alvar köyünde dünyaya gelmiştir. Recep ile Yıldız’ın evliliklerinden dünyaya gelen âşık, altı çocuğun üçüncüsüdür. Babası, ortakçılık ve çobanlık yaparak geçimini sürdürdüğü için Yaşar’ın çocukluk yılları Alvar yakınındaki Tepecik ve Aşağı Tahir Hoca köylerinde geçer. Aşağı Tahir Hoca köyünde iken ilköğrenimini yapmak üzere Horasan ilçe merkezine gidip gelen Yaşar, ilkokulu bitiremez, üçüncü sınıftan ayrılmak zorunda kalır. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra 1960’lı yıllarda dışarıdan bitirme sınavlarına girerek ilk ve ortaokul diploması alır.

Okuma yazma öğrendikten sonra Tevfik adlı komşusundan temin ettiği Kerem ile Aslı hikâyesi ve Emrah ve Sümmani ile ilgili kitapları okumak Yaşar’ın öncelikli uğraşlarından biri hâline gelir. 12-13 yaşlarında iken Aşağı Tahir Hoca köyünün yakınındaki Göreşken Baba türbesi civarında uykuya dalan Yaşar’a rüyasında ihtiyar bir kişi tarafından şerbet sunulur, ancak onu içme imkânı bulamaz. Alvarlı Mehmet Lütfi Efendi avucuna bir boncuk bırakır. O esnada yattığı yerin yakınından geçmekte olan atların ayak sesiyle uyanır.

Uzun bir süre bu olayın şaşkınlığını üzerinden atamayan Yaşar’da hastalık belirtileri görülür. Çevresi tarafından akli dengesinin bozulduğu biçiminde yorumlar yapılır. Hocalara baktırılır, doktora götürülür. Çeşitli tedavilerden sonra sağlığına kavuşur. Reyhani, rüyasını takip eden günlerde başlayan ve birkaç yıl devam eden aşkını 16-17 yaşlarında iken açıkça ifade etmeye başlar. Hatun adlı komşu kızını sevmektedir. Kendisini âşık şiirinin büyülü atmosferinde bulan Yaşar, kırık dökük, şiire benzeyen ilk mısraları da bu dönemlerde söylemeye başlar.

1960 yılında “Yılmaz” olan soyadını mahlas olarak kullandığı “Reyhani” den esinlenerek değiştirir. Böylece “Reyhani”, şairin hem soyadı hem de mahlası olur. Babasıyla birlikte gittikleri Sarıkamış’ın İslamsor köyündeki bir tanıdığından kavak ağacından yapılmış eski ve kırık bir saz alır. Sazın telleri de kırılmıştır. Köyüne döndükten sonra saza benzeyen bu eski tahta parçasına ince elektrik kablolarını bağlayarak onunla oyalanmaya başlar. Sevdiği kız Hatun’un komşu köyden biriyle zorla evlendirilmesi, bir yıl sonra eşinden ayrılıp kısa bir süre sonra da vefat etmesi Yaşar’ı büyük acılara sürükler.

Bu dönemlerde asıl köyü olan Alvar’a dönen âşık, Hasankale adıyla da anılan Pasinler ilçe merkezinde Doğu Anadolu’nun güçlü âşıklarının fasıllar yaptığı kahvehanelerin müdavimi olur. Bu fasılların dikkatli bir dinleyicisi olan Yaşar, burada ünlü âşıklardan Bayburtlu Hicrani, Yusufelili Ali Huzuri, Sarıkamışlı Dursun Cevlani, Kağızmanlı Cemal Hoca, Murat Çobanoğlu’nun babası Karslı Âşık Gülistan, Posoflu Müdami, Ardanuçlu Efkâri gibi âşıklarla tanışma imkânı bulur. Bozuk, eski sazıyla zaman zaman bu âşıklara eşlik eder, Dertli mahlasını kullanarak müstakil şiir denemeleri ortaya koyar ve karşılaşma örnekleri verir. Yirmi yaşında iken Sarıkamış’ın Balabantaş (Keçesor) köyünden Rabia Hanım ile evlenir. Asker olduğunda birkaç aylık bir bebek sahibi olan âşık, şiire olan ilgisini bu dönemde de devam ettirir.

Ankara Etimesgut’ta 1955-1956 yıllarında geçen askerlik günlerinde yazmaya ve söylemeye devam eder. Ankara’da Behçet Kemal Çağlar’ın da hazır bulunduğu bir topluluk önünde yapılan âşıklar yarışmasına katılır. “Aman Erzurum” redifli şiiri beğeniyle karşılanır. Mensubu bulunduğu tugay için yazdığı şiiri, Kore Destanı ve bir askerin ölümü üzerine yazdığı ağıt ile dikkatleri üzerinde toplar. Askerlik dönüşü Alvar köyünden Erzurum şehir merkezine göç ederek Yukarı Habip Efendi mahallesine yerleşir. Erzincankapı semtinde bulunan Bingöl Kahvesi ile Gölbaşı’nda faaliyetlerini sürdüren Müştak’ın ve Kompostu’nun kahvelerinde, ayrıca Mahallebaşı ve Tebrizkapı’daki kahvelerde saz çalıp şiir söyleyerek, hikâye anlatarak programlar yapar.

Askerlik öncesinde Hasankale’de görüşüp tanıştığı Âşık Hicrani ile Erzurum’da da görüşür. Behçet Mahir’in de bulunduğu bir ortamda o güne kadar Dertli mahlasını kullanan şaire Hicrani tarafından “Reyhani” mahlası teklif edilir. O da kabul eder ve şiirlerinde bu mahlası kullanmaya başlar. Hicrani ile birlikte İspir, Bayburt, Erciş, Van ve Ahlat’a giderek âşık tarzı şiir geleneğini yakından tanıma ve dönemin ünlü âşıklarıyla karşılaşma fırsatını yakalar. Reyhani, usta olarak kabul ettiği Hicrani’den başka en çok Nihani, Cemal Hoca, Huzuri, Dursun Cevlani ve Turan Şahbaz (Mihmani)’dan etkilendiğini belirtmiştir. Özellikle Turan Şahbaz’la uzun yıllar birlikte olmuş ve onun âşıklık konusundaki tecrübelerinden yararlanmıştır.

Âşıklığı bir meslek olarak kabul eden ve geçimini sazıyla sağlamaya çalışan Reyhani, 1967 yılında Erzurum Belediyesinde memur olarak çalışmaya başlar. Ancak bu görevini uzun süre devam ettiremez. Bir yıl süreyle yaptığı zabıta memurluğundan istifa eder. İstifasının en önemli sebebi, asıl mesleği olan halk ozanlığının bir gereği olarak sık sık Erzurum dışına çıkmak istemesi ve her çıkışta karşılaştığı izin problemidir. Reyhani, 1968 yılında Konya âşıklar bayramına âşık olarak katılan ve Sarıcakız mahlasıyla şiirler söyleyen İlkin Manya ile tanışır.

Meslektaşlık düzeyinde başlayan ilişkileri 1970 yılında evliliğe dönüşür; ancak bu ikinci evlilik uzun sürmez. Reyhani, bir yıl sonra ikinci eşinden ayrılmak zorunda kalır. Reyhani’nin Mansuri, Meryem, Yasemin, Leyla, Yüksel, Ozan, Hülya adlarında yedi çocuğu dünyaya gelmiş, bunlardan Yüksel 1995 yılında vefat etmiştir. Hayatta olan çocuklarından Mansuri ve Ozan saz çalıp şiir söyleyebilmekte, Yasemin ise şiir yazmaktadır. Yüksel Reyhani de ileri düzeyde saz çalarak âşık tarzı şiir geleneğini farklı bir yorum ve üslupla sürdürmekte idi.

Günümüz âşıklarının tümü, Reyhani’den şu veya bu şekilde etkilenmiştir. Onun bizzat çırağı olan âşıklar şunlardır: Firgani, Merami, Nafiz Yıldız, Rahim Sağlam, Laçin Aladağlı. Merami ve Firgani’nin mahlasları Reyhani tarafından verilmiştir. Reyhani, Çobanoğlu’na da mahlasını kendisinin teklif ettiğini belirtmiştir. Türkiye’nin bütün bölgelerini gezerek çeşitli programlara katılan Reyhani, çok sayıda yurt dışı seyahati de gerçekleştirmiştir.

Sanatını icra etmek ve kültürel etkinliklerde bulunmak üzere gittiği ülkeler şunlardır: Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İran, İsveç, İsviçre, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Macaristan, Norveç, Suudi Arabistan, Türkmenistan.

Âşık tarzı şiir geleneğinin 20. yüzyıldaki en büyük temsilcilerinden biri olan Âşık Yaşar Reyhani, katıldığı bütün yarışmalarda önemli dereceler almış; plaket, şilt, takdirname ve başarı belgeleriyle taltif edilmiştir. ABD’nin Michigan Üniversitesi bünyesinde yer alan Orta Doğu ve Kuzey Afrika Araştırmaları Bölümünce 1992 yılında verilen fahri öğretmenlik belgesi bunlardan biridir. 1976’da Erzurum il merkezindeki Gölbaşı semtinde Âşık Nuri Çıraği ile birlikte açtığı âşıklar kahvesi ile geleneğe hizmet eden Âşık Yaşar Reyhani, aynı yıl içinde kuruluşunu gerçekleştirdiği Erzurum Halk Ozanları Kültür Derneği’nin başkanlığını 1989 yılına kadar yürüttü ve aynı yıl Bursa’ya yerleşti.

1998 yılında geçirdiği rahatsızlığın ardından uzun bir süre tedavi gördü. Bu süre içinde sanatını icra etmekte zorlandı. 10 Aralık 2006 tarihinde Bursa’da vefat etti ve Bursa’nın Yıldırım ilçesindeki Değirmenönü mezarlığına defnedildi.

Reyhani, bir usta âşığa uzun yıllar çıraklık yaparak âşık olmamıştır. Gençlik yıllarında Pasinler ilçesi ve Erzurum il merkezindeki kahvehaneler başta olmak üzere imkân ve fırsat bulduğu farklı âşık fasıllarında gördüklerini taklitle işe başlamış, zamanla kendisini geliştirmiştir. O dönemde en çok görüştüğü ve kendisinden âşık sanatı konusunda yararlandığı âşık olan Hicrani’yi usta kabul etmiştir. Turan Şahbaz’ı da en fazla beğendiği ve etkilendiği şairlerin başında saymıştır. Âşık Yaşar Reyhani bütün şiirlerini hece ölçüsü ile söylemiştir. Yarım kafiyeye ağırlık vermekle birlikte azımsanamayacak ölçüde tam ve zengin kafiyeyi de kullanmıştır. Bazı şiirlerinde ise cinası başarıyla denemiş, bütünüyle cinaslarla örülmüş olan tecnis örneklerini de ortaya koymuştur. Şiirlerinin büyük bir kısmını koşma nazım biçiminde oluşturan Reyhani, âşık tarzının hemen her türünde örnekler vermiştir.

Sanatını kahvelerde, düğünlerde çeşitli toplantılarda ortaya koyan, daha sonra salon programlarına davet edilen Reyhani, icra ettiği şiir ve hikâyelerin bir kısmını elektronik ortamda dinleyicisine sunmuştur. 1960’lı yıllarda başlayan stüdyo ortamında plak ve kaset kayıtlarına vefatına yakın dönemlerde CD’ler de eklenmiştir. Reyhani çok sayıda radyo ve televizyon programının konuğu olmuştur. Ayrıca hakkında TRT tarafından hazırlanan iki ayrı belgesel mevcuttur.

Şiirlerinin büyük bir kısmı üç ayrı lisans tezinde yer almıştır. Ayrıca kendisinin hazırladığı Kervan adlı eserde 54 şiir, Dilaver Düzgün tarafından hazırlanan eserlerin ilkinde 200 şiir ve 5 karşılaşma örneği, ikincisinde ise 40 şiir yer almıştır. Reyhani’nin en fazla şiirini bir araya getiren çalışma, Yasemin Sarıkaya’nın lisans tezidir. Az sayıda şiiri ise kendisi veya yakınları tarafından yazılan çeşitli defter ve kâğıtlarda veya okuduğu kasetlerde kalmış, lisans tezlerine veya yayımlanan eserlere girmemiştir. 1960’lı yıllarda yayımlandığı belirtilen ve Reyhani’nin şiir ve hikâyelerini içeren Alvarlı Reyhani Divanı ile Böyle Bağlar adlı kitaplar bütün çabalara rağmen görülememiştir.

Reyhani, âşık tarzı şiir geleneğinin vazgeçilmez kuralı olan tapşırmaya önem vermiş ve bütün şiirlerinin son bendinde mahlasını anmıştır. Çoğunlukla Reyhani mahlasını kullanan şair, bazen vezin gereği Âşık Reyhani, Reyhan ve Âşık Reyhan biçimlerine de yer vermiştir. Âşıklığa başladığı yıllarda kısa bir süre Dertli mahlası ile yazdığı şiirlerin mahlas kısımlarını sonradan değiştirdiği için hangi şiirlerin ilk şekillerinde Dertli mahlasının yer aldığı bilinmemektedir.

Âşık Reyhani, şiirlerinde sade bir Türkçe kullanmıştır. Yer yer mahalli kelimeleri de şiirine sokan şair, mahalli söyleyişi bazen daha ileri düzeye götürerek bunu çekim eklerine de yansıtmıştır. “Almanya’ya geleli başka hal oldu / Ben burada şaşıriremgalirem” mısralarında olduğu gibi standart Türkiye Türkçesi ile telaffuz edildiğinde şiirin vezin ve kafiye düzenini bozacak seviyedeki mahalli söyleyişi birkaç şiirde görmek mümkündür.

Reyhani, hazırlıksız şiir söyleme hususunda çok başarılıdır. Âşık olmanın temel özelliklerinden biri sayılan irtical gücü, âşık karşılaşmalarında da Reyhani’yi aranan bir isim hâline getirmiştir. Karşılaşmaların bütün türlerinde başarılı olan âşık, ününün yayılmaya başladığı dönemlerde de bu yönüyle öne çıkmıştır.

Âşık Yaşar Reyhani’nin şiirleri içerik yönünden ele alındığında toplumsal yerginin bu şiirlerde yoğun bir biçimde yer bulduğu görülür. Bu yoğunluk çağdaşlarına nazaran Reyhani’de çok belirgin olarak ortaya çıkar. Köy hayatının teknolojik imkânlardan yararlanamayan ağır koşulları, yoksulluk içinde geçen bir hayat, köy ortamında ekonomik güce dayalı sosyal tabaka uyumsuzlukları, Reyhani’nin kişiliğinde derin izler bırakmış ve zaman zaman isyankâr bir tavır içinde olmasına zemin hazırlamıştır. Şair, özellikle ilk şiirlerinde köy hayatının zorlukları ve ekonomik dengesizliklerin doğurduğu bu tür sorunları gündeme getirir.

Çoğu kez ekonomik açıdan yetersiz şartların hüküm sürmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan gurbet olgusu, Reyhani’nin şiirlerinde en ileri boyutlarıyla gündeme gelir. Hem Doğu Anadolu Bölgesinin, özellikle Erzurum’un köy hayatını yansıtan, hem de sıla özlemini memleketçi bir anlayışla dile getiren ve “Erzurumlu gelin düştü aklıma / Çıkıp yollarıma bakanım ah ah” mısralarıyla başlayan ünlü şiiri bunun çarpıcı örneklerinden birini ortaya koyar.

Gurbetle bağlantılı olarak âşığın şiirlerine giren bir başka konu da yurt dışına giden ve gittikleri ülkelerde kültürel açıdan çeşitli sorunlar yaşayan insanlarımızın problemleridir. Özellikle çok sayıda vatandaşımızın işçi olarak gittiği Almanya, dikkatlerin en fazla yoğunlaştığı ülkedir. Reyhani, sık sık gerçekleştirdiği Almanya gezilerinde Türkiye’den o ülkeye gidenlerin yaşadığı sıkıntıları ifade etmeyi bir görev kabul etmiştir. Reyhani’nin ortaya koyduğu Almanya şiirleri başlı başına incelenmeye değer eserlerdir.

Denilebilir ki sadece âşık tarzı içinde değil, bütün Türk edebiyatında Almanya konusunu böylesine bir derinlik içinde ve bu kadar sıklıkla gündeme getiren bir başka şairimiz yoktur. Toplum sorunlarının Reyhani’nin şiirine yansıması bunlardan ibaret değildir. O, toplumu ilgilendiren her olayın takipçisidir. Özellikle sesini duyuramayan insanların sorunlarını dile getirmek için çırpınır. Toplumsal sorunları böylesine bir derinlik içinde şiirine sokan Reyhani, âşık tarzı şiir geleneğinin vazgeçilmez konularından olan aşk ve tabiat karşısında da aynı hassasiyeti gösterir.

Şiirlerinde sıkça ortaya konulan sevgili tasvirlerinin tabiatla bütünleştirildiği görülür. Dinî ve millî konuları da şiirlerinde işleyen Reyhani, bu hususlarda gelenekçi bir tavır sergiler. Dinî ve tarihî kişilikler, vatan, millet, bayrak gibi kavramlar sıkça karşımıza çıkar. Reyhani’nin şiirlerinin büyük bir bölümünde şikâyet söz konusudur. Felekten, dünyadan ve insanlardan yakınır. O, adaletin, eşitliğin temel ilke olarak kabul edilip uygulandığı bir toplum düzenini arzulamaktadır. Yolsuzluk ve haksızlıklara katlanamaz ve isteklerini bir nasihatçi edasıyla sıralar.

Hikâyeciliği Tuylu Fazıl Dede, Nalbant İshak ve Behçet Mahir’den öğrenen âşık, gerek kendi tasnifi olan gerekse başkaları tarafından oluşturulan ferdîve anonim hikâyeleri uzun yıllar anlatmıştır. Radyo, televizyon gibi teknolojik gelişmelerin etkisiyle büyük ölçüde ortadan kalkmaya yüz tutmuş bulunan halk hikâyeciliğini yeni bir üslupla ortaya koyan ve geleneğin gelecek kuşaklara aktarılmasına büyük katkılarda bulunan Yaşar Reyhani, kahvehanelerde ve çeşitli toplantılarda hikâye anlattığı gibi teknolojik imkânları da kullanarak plak ve kasetlere okuduğu kısa halk hikâyeleri ile dinleyicisine ulaşmayı başarmıştır. Reyhani, kendi tasnifi olan Âşık Güruni hikâyesinden başka şu hikâyeleri de bilmekteydi: Emrah ile Selvi, Kerem ile Aslı, Köroğlu’nun Silistre ve Demircioğlu kolları, Âşık Garip, Ferhat ile Şirin, Asuman ile Zeycan, Varaka ile Gülşah, Zaloğlu Rüstem, Ali İzzet, Necip ile Telli.

Reyhani’nin başarılı olduğu alanlardan biri de muamma çözme ve askı indirmedir. Âşık tarzı şiir geleneği içinde “askı” ve “muamma”, cevabı kendi içinde gizli bulunan bir çeşit bilmecedir. Âşıklar, mesleki birikimleri ve sezgileriyle bu tür bilmeceleri çözmektedirler. Reyhani de muhakeme yeteneğini kullanarak muamma çözen güçlü âşıklardan biridir.

Kaynak Prof. Dr. Dilaver Düzgün - YAŞAR REYHANİ
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku