Ultimate magazine theme for WordPress.

İstiklal Marşının Yazılışı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarafından Kabul Edilmesi

0 226

PROF. DR. MUSTAFA KESKİM

İstiklâl Marşı, millî şairimiz, birinci mecliste Burdur milletvekili özgeci, iman ve ahlâk tim­sali düşünürümüz, aynı zamanda eylem adamı, eylemleri söylemleriyle örtüşen, hemen herkesin sevgi ve saygısına mazhar olmuş Mehmed Âkif (ERSOY) Bey tarafından Ankara’da soğuk bir şu­bat gecesinde, Taceddin Dergâhında yazılmış, önce Sebilürreşad Mecmuası’nda yayınlanmış, tam 724 şiir arasından seçilmiş, 12 Mart 1921 günü Türki­ye Büyük Millet Meclisinde Türk Milleti’nin Millî Marşı olarak kabul edilmiş; devrin ünlü hatibi, Türk Ocağı reislerinden, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından meclis kürsüsünden üç kez okunmuş, başta Meclis Başkanı Mustafa Ke­mal Paşa olmak üzere, milletvekilleri tarafından ayakta ve huşu içinde dinlenmiştir.

İstiklâl Marşı, Türk Milleti’nin sinesinden çıkan “Kahraman Ordumuza” ithaf edilmiş, Safahat’a değil, ebediyetler kitabına konulmuştur. 1683 tarihli Viyana bozgunundan beri yenilmiş, alaya alınmış, varlıklıyken yoksul duruma düş­müş, fıtri değerlerinin çoğunu yitirmiş, Sakarya’ya kadar çekilmiş, “öz yurdunda garip, öz vatanında parya”laştırılmak istenen Türk Milleti’ne nihai bir hamle gücü vermek, ona diriliş iksirini içirmek üzere, tam da şiarına uygun anlamlar içeren, he­defler gösteren bir millî marşa ne kadar ihtiyacımız olduğu izahtan varestedir.

İstiklâl Marşı, millî kültürümüzün abidevi lev­halarından biri, belki de birincisidir. Bilinmeyen zamanlardan beri, hür yaşamış, tutsaklık görme­miş, bunun ne olduğunu bilmemiş Türk Milleti, tam bir izmihlalle (yok oluşla) karşı karşıya kalmış­ken, kendisini kalbinde diriliş ve ayaklanmaya ça­ğıran atalarının sesiyle uyanmış, nihai bir özveride bulunarak özgürlüğünü, bağımsızlığını, haysiyet ve namusunu korumuş, ebediyete uzanan köprü­lerini muhkemleştirmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de, “Makarr-ı Hilafet ve Saltanat” olan İstanbul’un eşiğinde, Türklerle savaşmak üzere, Mısır’da top­lanan “bütün akvam-ı beşer” tam yetmiş iki bu­çuk milletten ibarettir. Gelibolu ve Çanakkale’de, Mehmed Akif Bey’in ülkü timsali Asım’ın nesli, nasıl namusunu çiğnetmediyse, elbette millî mü­cadelede de çiğnetmeyecekti. Onun için İstiklâl Marşı’nı, “Çanakkale Şehidlerine” ithaf edilen “Asım” kitabının o mübarek mısralarıyla beraber okumak, tefekkür ve tezekkür etmek lazımdır. İstiklâl Marşı, Türk Milleti’nin hakikaten, en kıy­metli hazinesi, bir değerler ve hükümler manzu­mesidir. Yetişkin ve yetişmekte olan bütün vatan­daşlarımızın ve çocuklarımızın İstiklâl Marşı’nın sadece lafzını değil, ruhunu ve içeriğini de bilmesi, onunla bütünleşmesi doğru olur.

İstiklâl Marşı’nın lafzında ve ruhunda, bede­li ne olursa olsun, bir değişikliğe gidilmemelidir. Türk Milleti’ne millî mücadelesinde zafer sağla­yan bu mısraları, bundan sonra da Türk Milleti’ne millî kimliği ile medeniyet yolunda, mana ve mad­de planında kalkınmasında gerekli gücü ve kud­reti sağlamaya devam edecektir, inancımı burada belirtmek istiyorum.

Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nı sipariş üzerine değil, tam bir hasbilikle yazmıştır. An­kara’daki Tacettin Veli Dergâhını ziyaret edenler onun halet-i ruhiyesini kolaylıkla anlayabilirler. 16 Mart 1920’de İstanbul, itilaf devletleri tarafından işgal edildiğinde 700 yıllık Osmanlı Devleti’nin hayat ve hâkimiyetine son verilmişti. Anadolu’nun emin yerlerinin başında gelen Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmış, seçilenler ve İstanbul Me­buslar Meclisi’nden gelenler Türk milletinin irade­sini temsilen çalışmaya başlamışlardır. Yeni devle­tin millet egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız bağım­sız bir Türk devletini inşa ederlerken Misak-ı Millî ile belirlenen millî vatana kasteden ehl-i salib güç­lerine karşı Millî Mücadeleyi yönettiler. 12 Mart 1921’de emsali bulunmayan bir millî marşı kabul etmekle kalmadılar, mucibince amelde bulundu­lar. İstiklal Marşı, baştan sona kadar millî ruhumu­zun, iman ve azmimizin, şevk ve heyecanımızın te­rennüm ve tecessüm ettiği abide bir eserdir.

Mehmet Akif Bey, milletimizden korkmaması­nı, ümitsizliğe kapılmamasını, en son ocak tütene değin ay yıldızlı al bayrağın Türk milletinin yıldızı olarak şafaklarda parlayacağını, her zaman kah­raman ırkımıza güleceğini, bağımsızlığın Allah’a tapan milletimizin hakkı olduğunu söyledikten sonra, millî tarihimize bir göndermede bulunur ve bilinmeyen zamandan beri Türk Milletinin öz­gür olduğunu, ona zincir vuracak çılgınları bir sel misali çiğneyip, maksadına varacağını ilave eder. İstiklal şairimiz, Batı medeniyetinin iki yüzünü de bilmektedir. Batı’nın ilmine, iş ahlakına, disip­linine, temizliğine hayran iken, sömürgeci-vahşi yönüne düşmandır. “Tek dişi kalmış canavar” diye tanımladığı medeniyet de Batı’nın bu ikinci yüzüdür. “10 yıl savaşları”nı yaşayanlar, Batı’nı bu iki yüzünü çok iyi görmüşlerdir. Türk kalarak Batı medeniyetine dâhil olmayı tevcih etmişlerdir. “Türk Milletindenim, İslam ümmetindenim, Batı medeniyetindenim” (Z. Gökalp) formülünü be­nimsemişlerdir. Batı’nın sömürgecilik araçlarının üstünlüğüne karşı Mehmet Akif Ersoy, Doğu’nun, özellikle Türk milletinin imanının yüceliğini gör­mekte ve milletimizden asla korkmamasını iste­mektedir. İman her zaman maddeye galebe etmiş­tir. “Asım’ın Nesli”ne sonsuz güveni bulunmakta­dır. Çanakkale’de eğilmeyen iradenin, Türk mille­tinin ana vasfı olduğunu düşünmekte ve inanmak­tadır. İnsanlığa medeniyet, milliyet nedir, öğretmiş olan Türk Milleti’nin çocukları, Mehmet Akif Bey’in “arkadaşları”, yurdumuza vatanımıza yö­nelik “hayasızca akınları” gövdelerini siper ederek önleyecektir, çünkü zafer Türk Milleti’ne Allah’ın vaadidir ve “Allah vaadinden dönücü değildir”.

Mehmet Akif Ersoy’a göre, bastığımız yerler, alelade “toprak” değildir, altında binlerce “kefensiz şehid”in yattığı, “nazargâh-ı İlahi” olan Anadolu ve mülhakatıdır, “cennet vatan”dır ve dünyalarla değiştirilemez, “bi-nazır ve bi-misil” ülkemizdir. Şüheda toprağı Anadolu ve Trakya’ya her Türk insanı canını feda etmeli, Allah canını, cananını ve bütün varlığını alsa da vatanından cüda (ayrı) olmamalıdır. Mehmet Akif’in ma’bedi, üzerinde özgürce ibadetimizi yaptığımız, neslimizi devam ettirdiğimiz, vatan coğrafyamızdır. İslam’ın temel tanığı olan Ezan-ı Muhammedî “ebedi yurdumu­zun” üzerinde inlemelidir. “Şanlı hilal” dalgalan­makla Ezan-ı Muhammedî’ye eşlik etmelidir. Her bakımdan, dinen dahi, bağımsız, millî egemenlik esasına dayalı, ebedi devletimizin son halkası olan yeni Türk devleti kurulduğunda, ki kurulmuştur, dökülen kanlarımızın hepsi helal olacaktır.

Selçuk­lunun “din ü devlet- mülk ü millet”, Osmanlı’nın “devlet-i ebed müddet anlayışının Cumhuriyette­ki izdüşümü “ebediyyen payidar olacak devlet”tir ki, artık ona, banisi olan Türk Milleti’ne kıyamete kadar “izmihlal” (yok olma) olmayacaktır. Çünkü “hür yaşamış” bayrağımızın, bağımsızlık da Allah’a inanan, samimi Müslüman olan, bid’at ve hurafe nedir bilmeyen, bu sebeple “Allah’ın aziz kıldığı ve kılacağı” Türk Milleti’nin hakkıdır. Son ifadelerin, İslam tarihinin en büyük ve anlamlı zaferlerinden biri olan Malazgirt meydan savaşının muzaffer ko­mutanı, Anadolu’muzun fatihi, “şanlı cedd-i ekberimiz” Sultan Alp Arslan’a ait olmakla, ona ve mu­azzez din, vatan ve millet için kanlarını sebil eden, vücutlarından cömertlikte bulunan, semamıza burç olan bütün şehitlerimizi minnet, şükran ve rahmetle anıyor, hatıraları huzurunda saygıyla eği­liyorum.” “Bu Ülke”nin çocuklarına, İstiklal Marşı’mızın şairi, Millî Mücadele’nin kalem kahrama­nı, ahde vefa ve civanmertliğin katıksız temsilcisi, Mehmet Akif Ersoy’un ahlakını, imanını, azmini, cesaretini ve öğretisini benimsemelerini, çok gü­zel basımları yapılan “Safahat”ı okumalarını, millî marşımızın ruhunu ve lafzını kavramalarını tavsiye ediyorum. Eslafını (geçmişini) hürmetle ve rah­metle anmayanların istikbalde (gelecekte) büyük adamlar yetiştiremeyecekleri gerçeğini unutmama­larını diliyorum.

Alıntı Kaynak: Erciyes Aylık Fikir ve Sanat Dergisi, Mart-2016 Yıl:39 Sayı:459

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku