İtalya’daki Müttefik ordusu, 1944 ilkbaharında, Napoli ile Roma arasında çamura saplanmış sürünüyor… Doğu Cephesi’nde ise Ruslar, ilkbahar taarruzlarını bitirmişler, uzun süre soluklanacaklar. Şimdi sıra, yıllardır beklenen büyük Müttefik harekatında…
Polonya’yı birlikte işgal ettikleri eski “ortağı” Hitler karşısında üç yıldır devasa muharebeleri tek başına yapan Stalin, ikinci cephenin bir an önce açılması için Roosevelt ve Churchill’i bunaltıp duruyor. Atlantik bölgesini savunan 59 Alman tümeni karşısında, denizden çıkarma yapmanın son derece zor ve riskli bir iş olduğunu bilmiyor olamaz.
Kasım 1943’te üç büyük Müttefik devletin toplandığı Tahran Konferansı’nda ve hemen ondan önce Kahire’de toplanan Anglo-Amerikan Konferansı’nda “Overlord Harekatı” yani Avrupa’ da açılacak ikinci cephe kararı alındığında Stalin muradına nihayet eriyor.
Hitler’in tek umudu ise “Festung Europa” yani “Avrupa Kalesi”ni tamamlamak. Eğer Müttefikleri denize dökerse, doğuda Rusları durduracak gücü biriktirebilir.
Almanlar müttefiklerin geleceğini biliyor; ama bilmedikleri iki şey var: Ne zaman ve nereye. Zaman önemli, fakat son derece belirleyici değil. Birliklerin çoğu zaten mevzilenmiş durumda ve esasen çıkarmanın sonbahar fırtınalarından önce yapılacağı aşikar; ama nereye? İşte bu, son derece kritik bir soru. Bilirlerse müttefikleri denize dökebilirler…
Esasen iki olasılık var: Sen Nehri’nin kuzeyinde Le Havre ile Calais arasındaki bölge veya Sen’in güneyindeki Normandiya. Almanlar her iki bölgeye de yaklaşık eşit kuvvet yığmışlar. Müttefikler, çıkarmanın kuzeye yapılacağı veya iki çıkarma birden yapılacağı izlenimini yaratmak istiyorlar. Sırf bu amaçla, İngiltere’de hayalet bir ordu kuruluyor ve bu ordunun yüzlerce hayalet birliği ve karargahları, Almanların dinleyebileceği telsiz haberleşmesi yapıyorlar. Almanların buna inanması çok zor olmuyor; çünkü kuzey daha yakın ve askeri mantık çıkarmanın en kısa yoldan yapılacağını söylüyor. Ama inanmayan iki kişi var: Rommel ve Hitler.
Hitler Normandiya Diyor
Rommel ve Hitler, diğer tüm komutanların aksine Normandiya diyorlar. Hitler’in bu sonuca varmasını sağlayan neden, Müttefiklerin en kısa sürede büyük bir limanı ele geçirmeye olan gereksinimlerini göz önünde bulundurması ve bu limanın Cherbourg olacağını düşünmesi. Haklı da çıkıyor ama Hitler, buna rağmen savunmasını felç edecek bir dizi hatadan kaçamıyor. Her ne kadar çıkarmanın yerini doğru tahmin ettiyse de, onu izleyen haftalarda, çok ilginç bir şekilde, bu çıkarmanın, Sen’in doğusuna yapılacak asıl çıkarma öncesindeki tali çıkarmalar olduğu yönünde saplantılar ediniyor. İkinci çıkarmayı, asıl çıkarma olarak niteleyip Sen’in doğusunda bekleyen Hitler’i bu inanca yönelten ise, İstihbarat Teşkilatı’nın, Manş Denizi’nin öteki yakasında mevcut bulunan Müttefik tümenleri abartması. Harekata katılan yüz binlerce askerin hayatı ve Avrupa halklarının kaderi, her iki tarafın liderleri tarafından öncelikle masa başında belirleniyor.
Müttefik uçaklarının göz açtırmayan takibi altında Mısır’dan Tunus’a kadar çekilmiş olan Rommel, bütün zırhlı birlikleri kıyıda tutup istilacıları köprübaşına yerleşmeden vurmak istiyor. Çıkarmanın yapılacağı bölgedeki B-ordular grubunun komutanı olan Rommel’e göre her şey ilk 24 saat içerisinde belirlenecek.
Yine aynı bölgedeki zırhlı birliklerin komutanı olan Geyr von Schwappenburg ise toplu bir karşı taarruz için bunları daha geride ve toplu halde tutmak istiyor. Panzer (zırhlı) birliklerinin büyük komutanı Guderian da Geyr’i destekliyor.
Olası bir çıkarmaya nasıl karşı konacağı konusunda görüş ayrılıkları da var. O güne kadar hiç savaş yitirmemiş olan Atlantik bölgesinin genel komutanı yaşlı Mareşal von Rundstedt, Müttefikler karaya çıktıktan sonra, çok güçlü bir karşı taarruzla denize dökülmesini istiyor. Rommel ise bu yöntemin geçerli olmayacağını ve çok geç kalınacağını düşünüyor. Çünkü bu arada Müttefiklerin hava üstünlüğünü ele geçireceğini ve Müttefik uçaklarının panzerleri yerlerinden kıpırdatmayacağını söylüyor. Rommel’e göre düşmanı yenmenin yolu, onu daha karaya çıkmadan denizdeyken etkisiz hale getirmek. Afrika muharebeleri sırasında, şimdiki hava gücüyle karşılaştırılmayacak kadar küçük bir hava hakimiyeti karşısında nasıl günlerce adım atamadığını söylüyor ama nafile. Rus cephesinden gelen subaylar, uçaklardan fazla çekmedikleri için ona inanmıyor. Nitekim çıkarmadan kısa bir süre sonra, Rus cephesinden gönderilen bir kolordu karargahı açıkta ordugah kurar kurmaz müttefik uçakları tarafından darmadağın edilince, sağ kalanlar batı cephesinin ne kadar farklı olduğunu öğreniyor.
Hitler ise komutayı felç eden bir müdahalede bulunuyor ve yalan zırhlı ihtiyatları kendi komutası altına alarak, bizzat emir vermeden bunların hareketini yasaklıyor. Böylece, ciddi bir komuta karmaşası oluşuyor. Müttefikleri denize dökebilecek yegâne güç olan zırhlı tümenlere ne Geyr, ne Rommel, ne de von Rundstedt emir veremiyor. İki mareşal ve bir general, geçen savaşta onbaşılığa terfi etmiş olan kara kuvvetleri komutanı karşısında çaresiz…
Fransa’ya çıkacak olan İngiliz, Amerikan, Kanadalı askerler yoğun bir şekilde hazırlanırken, kader ağlarını örmeye devam ediyor. Alman propagandasının “Atlantik Duvarı” adını verdiği beton tahkimatlar, sadece çok sınırlı alanları kapsıyor. Bunlar o günlerde herkesin az çok inandığı “Festung Europa” propagandasının batıdaki surları. Rommel, çıkarma öncesindeki birkaç ayda korkunç bir hızla plajlara beton ve çelik engeller ile mayınlar döşetiyor; ama bunlar hiçbir zaman Sen’in kuzeyindeki kadar yoğun olamıyor. Hazırlıkların en büyük kısmı, çıkarmanın yapılmayacağı bölgeye gömülmüş.
Ayrıca, kaderin cilvesi, Alamein’de olduğu gibi Rommel’i çıkarma günü yine izinde yakalıyor. O sırada Atlantik’te hüküm süren büyük fırtınanın Müttefikleri harekete geçmekten caydıracağını düşünen Rommel, fırsattan istifade, Hitler’ den daha fazla panzer tümeni istemek için yapacağı ziyaretiyle, Ulm yakınlarında bulunan karısının doğum günü ziyaretini birleştirmeyi düşünüp gitmiş. Halbuki Eisenhower meteorolojiden fırtınanın hafifleyeceği tahminini almış.
Müttefiklerin, şu anda İngiltere’ de toplanmış bulunan bu muazzam gücün tümünün muharebeye sokulmasının önünde iki sınırlama var. Birincisi; Manş Denizi’ni geçmek zorunda kalmaları, ikincisi de; mevcut çıkarma gemilerinin miktarı. İlk çıkarma dalgasında ancak altı tümen ve üç hava indirme tümeni kullanabiliyorlar. Onun için, Hitler’in “Atlantik Duvarı” dediği bu kıyıları zapt edememek ve denize dökülmeyi düşünmek için yeterli nedenleri var.
Eisenhower saatlerce düşündükten sonra “yola çıkın” emrini veriyor. Zaten artık 5 bin gemilik dev armadayı hazırda bekletmek zor; gemilere yüklenmiş olan çıkarma birliklerini geri alıp boşaltmak ise karabasandan farksız.
Ve Normandiya Çıkarması Başlıyor…
6 Haziran 1944 gününün ilk saatleri… Almanlar biraz rahat; çünkü karargahlara gönderilen son meteoroloji raporunda “istila mümkün ama muhtemel değil” ibaresi var. Ama gece yarısından hemen sonra iç bölgelere paraşütçü yağmaya başlıyor. Saatler 03.00’ü gösterdiği sırada Normandiya’daki Alman 7. Ordusu’nun Kurmay Başkanı General Max Pemsel, esas istilanın geldiğini anlıyor; ama Rommel yok. Hitler’in sağ kolu General Jodl ise Führer’ini uyandırmaya cesaret edemiyor. Geceleri çalışan Hitler, istilayı ancak öğle saatlerinde uyanınca öğrenecek.
Müttefiklerin planına göre stratejik öneme sahip Caen, çıkarmanın ilk günü olan 6 Haziran’ da ele geçirilecek. Başlangıç çok iyi ve sahildeki savunma mevzileri saat 09.00’da aşılıyor. Fakat Caen’e doğru yapılması gereken harekat öğleden sonraya kadar başlamıyor. Bu kısmen, plajlarda manevra ve hareket kabiliyetini felç eden yoğun araç ve insan trafiğinden meydana geldiyse de, aynı zamanda, kendilerini o anda durduracak hiçbir engel olmamasına karşın, muharebe alanında bulunan komutanların aşırı temkinli davranışı da bu sonuca yol açan diğer etkendi.
Almanların elinde Batı Cephesi’nde savunmak için on tanesi her an karşı saldırı yapmaya hazır yetenekte panzer tümeninin de olduğu elli sekiz tümen bulunuyor. Ne var ki Normandiya Çıkarması‘nın yapıldığı bölgede yalnızca 1 tane panzer tümeni bulunuyor. O tek panzer tümeni bile stratejik öneme sahip Caen’i başarıyla savunarak İngiliz cephesini yarıyor ve sahile kadar ulaşıyor. Fakat açılan bu gedik sonuca ulaşmaya yeterli gelmiyor. Eğer bölgedeki on panzer tümeninden yalnızca üçü bile muharebeye katılabilseydi belki de Müttefikler daha ilk gün denize dökülebilirdi.
Çok yoğun ve şiddetli muharebelerden sonra Caen’ın ele geçirilip tam kontrol altına alınması, Müttefiklerin tam bir ayını alacaktı.
Müttefiklerin elindeki kuvvet o kadar fazlaydı ki, yeterli genişlik ve derinlikte yığınak yapabildikleri takdirde, düşmanın cephesini yarmaları kaçınılmazdı. Yapılan durum muhakemeleri ve hesaplar bu gelişmelerin neredeyse kaçınılmaz olduğunu ortaya koyuyordu. Şayet, Müttefikler birliklerini, araç ve gereçlerini tertipleyecek yeterlilikte bir arazi ele geçirebilirlerse, bu denli büyük bir çıkarma kuvvetini engelleyebilecek ve de durdurabilecek bir savunma düşünülemezdi.
Bu kritik on iki saat boyunca zırhlı birlikler hareketsiz kalıyor. En yakın ihtiyat birliği olan 1’inci SS Panzer Kolordusu Paris’in kuzeybatısındaydı fakat Hitler uykuda olduğundan, Rundstedt’in ihtiyatları kullanma izni isteğine Jodl olumsuz yanıt veriyor. Diğer üst karargahlar hâlâ bunun gösteriş taarruzu olduğunu, esas çıkarmanın Calais bölgesine yapılacağını düşünüyor. Esasen, BBC tarafından Fransız direnişine gönderilen hazırlık mesajı “Les sanglots longs des violîns de l’automme” sözlerinin anlamını tahmin etmişler; ama Normandiya’daki 7. Ordu yerine Sen’in kuzeyindeki 15. Ordu’yu alarma geçirmişlerdi.
Şayet Rommel, Normandiya’nın dışında olmasaydı bu ihtiyat birliklerini kullanabilirdi. Zira, Rundstedt’in aksine, Rommel, Hitler’ e sık sık doğrudan telefon ediyordu ve Hitler’in üzerinde hala diğer generallerden daha fazla etkisi vardı.
Bu hatalar dizisi, Normandiya’ya çıkan askerlerin köprü başında tutunmalarını sağladı. Şimdi artık hiçbir şey onları kıyıdan söküp atamazdı.
Bundan sonraki birkaç gün boyunca her şey Rommel’in tahmin ettiği gibi gelişti. Kesin hava üstünlüğüne sahip müttefik uçakları, Alman birlikleri harekete geçer geçmez tepelerine çullanıyorlardı. Şayet, Müttefiklerin havada hakimiyeti tam olmasaydı, kıyıda tutunma ve kıyıbaşı tesis etme şansları hiç olmayacaktı. Bunun yanı sıra, denizden açılan topçu ateşlerinden de çok yararlanmışlardı, ama düşmanı felç eden asıl kati unsur, Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Eisenhower’ın yardımcısı Hava Mareşal Tedder’in komuta ettiği Müttefik hava kuvvetlerinin saldırılarıydı. Doğuda Sen Nehri, güneyde Loire Nehri üzerindeki köprüleri imha eden Müttefik uçakları, Normandiya muharebe alanını stratejik açıdan tecrit edilmiş hale getirmişti. Bu nedenle Alman ihtiyat birlikleri yollarını uzatmak zorunda kalıyorlardı ve bu da kaçınılmaz gecikmelere neden oluyordu. Toplu olarak harekete geçirilmeyen Alman zırhlı birlikleri bölük pörçük cephedeki delikleri tutmaya gönderilerek israf ediliyorlardı.
Tankların Caen önlerinde Alman piyadelerine destek için kullanılması, Montgomery’nin ilk hedefi olan bu kente girmesini haftalarca geciktirdi. Buradaki muharebe çıkarmanın en şiddetli tank saldırısıydı. Üç zırhlı tümen tarafından beraberce gerçekleştirilmişti. Orne’nin yukarısında tesis edilen köprübaşında çok gizlice toplanan üç zıhlı tümen, 18 Temmuz sabahı, iki bin ağır ve orta bombardıman uçağının, iki saat süren bombardıman örtüsü altında saldırıya geçtiler.
Fakat savunma mevzileri, İngiliz İstihbarat Teşkilatı’nın tahmin ettiğinden daha da derindi. Böyle bir saldırıyı bekleyen Rommel, savunma mevzilerini derinleştirmiş ve takviye almıştı. Saldırının arifesinde bizzat kendisi İngiliz uçaklarının açtığı ateşe yakalanmıştı. Bundan başka, İngiliz zırhlıları geceleyin doğuya ilerlerken tankların sesleri düşman tarafından duyulmuştu. Alman Kolordu Komutanı Dietrich, Rusya’ da öğrendiği şekilde, kulağını toprağa dayayarak beş kilometre uzaktan geçen tankların sesini duyabildiğini söylemişti. Çok başarılı bir şekilde başlayan taarruz, savunmanın derinliklerinde zayıflayıp kaybolmuştu. Öncü zırhlı tümen, köylerin arasından geçip gideceği yerde buralarda takılıp kalmıştı. Diğer tümenler de yoğun trafik kargaşasından dolayı gecikip bu dar köprübaşından kurtulamadılar.
Ama bu muharebeler, daha güneyde yığınak yapmakta olan Amerikan birlikleri için bir nevi kalkan görevi gördü. Bu birlikler Temmuz’da Alman cephesini güneyden parçalayıp kuzeye döndüler ve Falaise’de savaşın en büyük imha muharebelerinden birini yaptılar. İngiliz ve Amerikan orduları arasında sıkışan Almanların ricatları, bir Polonya tümeniyle desteklenen Kanadalılar tarafından kesildi ve Almanlar burada en az 10 bin ölü ve 50 bin esir verdiler. Daha da önemlisi, birçok birliğin organizasyonu tamamen çöktü.
Kritik olan ilk haftalar boyunca, kuzeydeki Alman tümenleri yerlerinden kıpırdamadılar ve ikinci bir çıkarma yapılmayacağını kesinlikle anladıkları zaman artık çok geç olmuştu. Rommel köprübaşının yok edilemeyeceğini görünce, birliklerini imhadan kurtarabilmek için Sen Nehri’nin kuzeyine çekilme izni istedi. Ne var ki Hitler, Rus cephesindeki hatasını tekrarlayarak çekilmeyi reddetti. Birlikler, ölünceye kadar oldukları yerde direneceklerdi.
V-2 Roketleri de Savaşın Yazgısını Değiştirmiyor
Alman birliklerinin Sen hattına çekilmeleri için yeterli zamana sahip olacakları ve orada çok güçlü bir savunma hattı tesis edeceklerinin mümkün olacağı çok aşikardı. Ancak Hitler’in inatçı bir şekilde verdiği “asla geri çekilinmeyecek” emri bu fırsatı öldürdü. Hitler’in bu aptalca tutumu, Müttefiklere büyük bir şans tanımış oldu.
Falaise, gerçekten de bir imha muharebesi olmuş, Fransa’daki Alman birliklerinin beli kırılmıştı. Çıkarma günü olan 6 Haziran ile Falaise’deki Alman direnişinin sona erdiği 29 Ağustos arasındaki Normandiya muharebelerinde, müttefikler 75 bini ölü, kalanı yaralı olarak yaklaşık 230 bin zayiat verdiler. Almanlar ise yaklaşık 200 bin ölü ve yaralının yanı sıra, bir o kadar da esir verdiler. Hitler’in Normandiya’da yitirdiği 400 bin asker, Stalingrad’da mahvolan 320 bin kişilik 6. Alman Ordusu’ndan daha fazladır… Müttefikler, Eylül ayının başlarında, Normandiya’ dan Alman sınırlarına doğru yaklaşırken, kendilerine karşı koyacak düzenli ve sistemli hiçbir mukavemetle karşılaşmıyorlardı.
Rommel de yaralılar arasındaydı. Cepheyi teftiş ederken arabasına ateş açan bir müttefik uçağı tarafından ağır şekilde yaralanmıştı. Kaderin garip cilvesi; yaralandığı köyün adının önce Afrika’da, şimdi Normandiya’da hasmı olan general ile aynı adı taşımasıydı: St. Foy de Montgomery. Hatıralarında atalarının Norman olduğunu söyleyen “Monty”, hasmının Normandiya’nın kendi adını taşıyan bir köyünde yaralandığını öğrenince epey eğlenecekti…
Hitler’in ne pahasına olursa olsun zaman kazanma çabasının bir nedeni de Hollanda’da hazırlanmakta olan roket üsleriydi. V-2 roketleri ile Londra’yı ve limanları bombalayıp İngilizleri pes ettirmek ve müttefikleri yıldırmak istiyordu. Nitekim çıkarmadan birkaç hafta sonra roketler ateşlenmeye başlandı. Bunlar Londra’da binlerce binayı yıktı ve 6 bin 184 kişiyi öldürdü; ama onların zafere ulaşma azimlerini artırmaktan başka bir sonuç getirmedi. Aslında Hitler, bunu kendi ülkesinden de bilebilirdi. Alman şehirlerinin yerle bir olması da kendi ulusunun savaş azmini kırmamıştı. İkinci bir neden ise, uçan kalelerin aralıksız bombardımanına rağmen Almanya’nın silah üretimini katlayarak artırmasıydı. Alman kömür ve çelik sanayii 1944 yılında on binlerce tank, top ve uçak üretti; ama bunları hareket ettirecek benzinleri kalmadığı gibi, tecrübeli askerleri de hızla yok oluyordu. Hitler ve onu desteklemiş olan Almanlar, kaynaklarını çok aşan işlere girmişler, şimdi faturayı ödeme zamanı gelmişti. Normandiya çıkarmasından dokuz ay sonra Ruslar Berlin’e girdiler.
Normandiya’nın ilk sonucu, hem dünyaya hem de Alman subaylarına savaşın yitirildiğini kesin olarak göstermek oldu. Almanlar en korktukları stratejik konuma düşmüş, artık iki cephede birden savaşmaya zorunlu kalmışlardı: Bir tarafta Müttefikler, diğer tarafta Sovyetler Birliği. Bu durumun zaman içinde Almanya’yı zayıflatacağı ve bir süre sonra da Alman ordusunu etkisiz hale getireceği kesindi.
Normandiya Çıkarması’nın bir diğer sonucu da, Fransa başta olmak üzere Belçika, Hollanda, Polonya, Norveç, Danimarka gibi Alman işgali altındaki birçok ülkede ulusal bir uyanışa neden olması ve halkın Almanlara karşı gerilla savaşını başlatması olmuştur.
Amaçları Batılı müttefiklerle barış yapmak olan bir grup Alman subayı, 20 Temmuz’da Hitler’e başarısız bir suikast düzenledi. Bunun sonucunda çok sayıda muhalif asker ve sivil idam edildi.
Rommel’in de komplocularla temas içinde olduğu söylendi. Mareşal, çok geç dahi olsa, Hitler’in Almanya’yı felakete sürüklediğini anlamış, onun bütün subaylara içirdiği kayıtsız şartsız bağlılık andı, artık kendisi için anlamını yitirmişti. Açıkça Führer’in aleyhine konuştu, Ancak prestiji büyük olduğu için adı komploculara karıştırılmadı. Nekahet günlerini geçirdiği evden alındı ve bir siyanür hapını içmesi emredildi. Sonra da Hitler onun yaralarından öldüğünü söyleyip kahramanlara layık büyük bir cenaze töreni yaptırdı. Dünya, gerçeği savaştan sonra öğrendi…