Muhtemelen 1186 yılında doğdu. Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî onun asıl isminin Ögedey (Ögödey, Ogaday, Oktay) olmadığını, “yükseliş” anlamına gelen bu ismi sonradan aldığını söyler. Cengiz Han’ın üçüncü oğlu olup Cuci ve Çağatay’ın küçük kardeşi, Tuluy’un ağabeyidir. Gençlik yıllarından itibaren Cengiz Han’ın çeşitli seferlerine katıldı. 1220 yılı başlarında Otrar kuşatmasını yürüttü ve yaklaşık beş ay sonra Kayır Han’ın mukavemetini kırarak şehri ele geçirdi. Mâverâünnehir’in kontrol altına alınmasının ardından Çağatay’la birlikte Hârizm üzerine gönderildi, daha sonra Herat ve çevresindeki harekâtı yönetti.
1221’de Gazne’yi zaptetti. Babasının sağlığında ülkenin iç işlerinden de sorumlu idi. Cengiz Han, ölümünden önce imparatorluğu Moğol veraset kurallarına göre oğulları arasında paylaştırırken Balkaş’ın doğu ve kuzeydoğusunu, Imıl ve Tarbagatay dağlarını, Kara İrtiş nehrini ve Urungu bölgesini Ögedey’e bıraktı ve mülâyim karakteri, şefkatli tutumuyla ön plana çıkan bu oğlunu veliaht tayin etti. Cengiz Han’ın ölümünün (1227) ardından töre gereği bu tayinin kurultayca onaylanmasına kadar devleti Tuluy yönetti. Ögedey ancak 1229 yılı ilkbaharında, Kelüren (Kerülen) nehrindeki Kodege adasında toplanan büyük kurultaydan sonra ağabeyi Çağatay ile amcası Otçigin Noyan tarafından görkemli bir cülûs töreninin ardından “büyük han” unvanıyla tahta oturtuldu.
Genel af ilân eden Ögedey pek çok ihsanda bulundu. İç yönetimi yeniden düzenledikten sonra uzun zamandır duraklayan seferleri tekrar başlattı. Cengiz Han zamanında planlanan Yakındoğu seferi için 1231 yılında Curmagun Noyan’ı İran’a gönderirken kendisi Çin’e yürüdü. Curmagun Noyan, Yassıçimen’de I. Alâeddin Keykubad’ın karşısında hezimete uğrayıp eski gücünü kaybeden Celâleddin Hârizmşah’ı yendi, böylece Yakındoğu’da Moğol hâkimiyetinin önünü açtı.
Mugan ve Arrân’a yerleşen Curmagun Diyarbekir ve Mardin’i, 1232’de Gürcistan’ı, 1235’te Gence’yi ve ardından ikinci defa Gürcistan’ı ele geçirdi. Aynı yıl Ögedey de Kuzey Çin’de bulunan Kin Devleti’nin başşehri Kai-fong-fu’yu uzun bir kuşatmadan sonra zaptetti, ardından Song Devleti’ne karşı üç ayrı ordudan oluşan yeni kuvvetler gönderdi. Bu kuvvetlerin önemli başarılar elde etmesine rağmen Çin’in istilâsı onun zamanında tamamlanamadı. Diğer bir ordu Kore’nin tamamını Moğol hâkimiyeti altına aldı.
Ögedey, doğuda ve batıda kazanılan bu başarıların ardından 1236’da Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Alâeddin Keykubad’a bir yarlık göndererek kendisine tâbi olmasını istedi ve görünüşe göre bu teklif kabul edildi. Aynı yıl Ögedey üçüncü cepheyi Deştikıpçak’ta açtı. Kendi oğulları Güyük ve Kadaan başta olmak üzere pek çok Moğol şehzadesinin katıldığı ve Cuci’nin oğlu Batu kumandasında yolladığı güçlü ordu hiçbir ciddi direnişle karşılaşmadan buradan Avrupa’ya girip Viyana önlerine kadar Avrupa’nın önemli bir kısmını istilâ etti. Dördüncü cephe ise Tâir Bahadır’ın görev aldığı Gûr, Gazne ve Afganistan’dı; Herat, Sîstan ve Lahor dahil bütün bölge ele geçirildi (1241-1242).
Ögedey, savaşla ele geçirilen ve harabeye çevrilen geniş ülkelerde iç yönetimin düzenlenmesini Çin ve Türkistan’da Mahmud Yalavaç ve oğlu Mesud, İran’da Cintimur ve Körköz gibi bürokratlar vasıtasıyla yaptı. Mahmud Târâbî’nin Buhara’daki tehlikeli isyanı bir tarafa bırakılırsa bu geniş topraklarda Moğol hâkimiyetini tehdit edebilecek ciddi bir muhalefet hareketi ortaya çıkmadı. Bu durum, Cengiz Han zamanında başlayan ve nisbeten azalmakla birlikte Ögedey döneminde de yaşanan katliam ve tahribatın yaralarının bir dereceye kadar sarılmasını sağladı.
İçeride ve dışarıda ciddi bir problemle karşılaşmayan Ögedey’in dâhilî siyasetteki en önemli icraatı maliye, haberleşme ve posta işlerinin teşkilâtlandırılmasıdır. O da Cengiz Han gibi imparatorlukta iç istikrarın kurulmasının vergi işlerinin düzenlenmesine ve merkezle taşra arasında sıkı bir irtibatın tesisine bağlı olduğunu biliyordu. Ayrıca göçebe hayat tarzının rahatlıkla devam ettirilebilmesi için tedbirler aldı.
Yaklaşık on iki yıllık icraatının genel bir değerlendirmesini yaptığı 1240 yılının yedinci ayındaki kurultayın ardından Ögedey Han 11 Aralık 1241 tarihinde alkol komasına girerek öldü. Cesedi Yukarı İrtiş’teki karlı Bûldâk-Kâsîr dağına gömüldü. Ögedey önce üçüncü oğlu Küçü’yü (Koşi), Küçü’nün genç yaşta ölümünden sonra onun büyük oğlu Şiremün’ü veliaht tayin etmişti. Fakat ölümünün ardından birinci eşi Töregene (Turakina) Hatun kurultayın toplanarak yeni hanı seçmesine kadar yaklaşık beş yıl idareye hâkim oldu ve Şiremün’ün yerine kendi oğlu Güyük’ü seçtirmeyi başardı (1246).
Ögedey Han çağdaş İslâm kaynaklarının da belirttiği gibi mutedil, cömert ve şefkatli bir hükümdardı. İmara önem vermiştir. Eski Ordubalık yakınlarında Karakorum’un kurulması ve çeşitli yerlerde su kuyularının açılması onun dönemine rastlar. Ögedey aile üyelerinin idareye aktif katılımına dayanan bir siyaset takip etmiş, ortak yönetim geleneklerine sadık kaldığı gibi önemli kararlarda özellikle ağabeyi Çağatay’a başvurmuş, zaman zaman düzenlediği büyük kurultaylarda icraatı hakkında açıklamalar yapmıştır.
Kaynaklarda onun İslâm’a ilgisinden ve Müslümanlara karşı yakınlığından bahsedilmektedir. Ancak Moğol hükümdarlarının pek çoğu gibi o da içkiye aşırı düşkündü. Dört hanımı, altmış kadar câriyesi ve beşi Töregene Hatun’dan olmak üzere yedi oğlu vardı. Güyük’ün ölümünden sonra büyük hanlık her ne kadar Batu’nun nüfuzu ile Tuluy soyuna geçmişse de Ögedey’in neslinden gelen hanlar Kâbil ve Kuzey Hindistan’da bir süre hükümdarlık yapmışlardır.