Ultimate magazine theme for WordPress.

Hudaferin Köprüleri

0 493

Azerbaycan’da köprü inşaatı geleneklerinin kökü çok eskilere dayanıyor. Bunun nedeni, ülkede engebeli arazilerin ve zengin nehir ağının ol­masıdır. Yerel yollarda olduğu gibi uluslararası ticaret güzergahlarında da serbest dolaşımı sağlamak amacıyla zaman zaman küçük köprülerin yanı sıra görkemli köp­rüler de inşa ediliyordu. Hem yüksek sanatsal ve teknik göstergesi, hem de yerel ve bölgesel önemi açısından ülkenin en çok bilinen milli mimarlık örneklerinden biri Hudaferin köprüleridir. XIX yüzyıldan itibaren sınır rolü­nü oynayan Aras nehri üzerindeki bu iki köprü Azerbay­can’ın toprak bütünlüğünün sembolü haline gelmiştir.

Ünlü Arap seyyahı ve coğrafyacı Yakut Hamevi, 1213 ve 1220 yıllarında Azerbaycan’da bulunduğu zaman Aras’ı “inanılmaz nehir” olarak adlandırmıştır. Hamevi ya­zıyordu: “Aras boyunca, Aran’da binlerce kentin var oldu­ğunu söylüyorlar’. Burada şehirlerin sayısı abartılı olma­sına rağmen, nehrin her iki kıyısında ta eski zamanlardan yerleşim ağı bulunuyordu. Başka bir Arap yazara atıfta bulunan Yakut Hamevi şunu yazıyordu: “Aras nehrinin çıktığı Balasacan bozkırında, duvarların ve yapıların yıkı­mından kurtulan yaklaşık 5 bin terk edilmiş köy bulunuyor. Bu köylerin, Aras’ın, Yüce Allah’ın Kuran’da bahsetti­ği hükümdarlarına ait olduğu söyleniyor”. Aras’ın yoğun nüfuslu kıyıları dikkate alındığında, nehir üzerinde köprü inşa etmek doğal ihtiyaçtı. Tarihi kaynaklarda, batıdan doğuya geçerek ülkenin tüm topraklarında akan Azer­baycan’ın bu nehri üzerinde köprü inşasına ilişkin bazı bilgiler bulunmaktadır.

Aras nehri üzerindeki çok sayıda köprüler arasında en ünlü ve dayanıklı olanı Hudaferin köprüleriydi. Bu da, on­ların inşa edildiği yerin elverişli coğrafi konumu ve köprü inşası için gerekli doğa koşullarına bağlıydı. Bu iki büyük 15 ve 11 gözlü köprüler, Aras nehri üzerindeki Hudafe­rin geçidinin önemli bir geçiş olduğunu göstermektedir. İşte, kıtalararası yollar üzerinde bulunan Hudaferin ge­çidi, iç ve devletlerarası ilişkilerde önemli rol oynamıştır. Hudaferin köprüleri İpek Yolunun en önemli bağlantı­larından olup uluslararası öneme sahipti. Bu köprüler, güneyden Aran ve Karabağ’a giden çeşitli güç ve kabi­lelerin önemli göç yoluydu. Kaynaklarda, bu köprülerin büyük bir askeri ve stratejik önemi de kaydedilmektedir. Tarihi olaylar, çok sayıda askeri birliklerin kısa sürede Hu­daferin köprülerinden geçebildiğini kanıtlamaktadır.

Köprü, ilk olarak bir mühendislik tasarımıdır. Eski dö­nemlerde köprünün sağlam ve dayanıklılığı büyük öl­çüde inşaatın yapıldığı alana bağlıydı. Böyle ki, eski ve Ortaçağda köprü inşasında, yapıyı desteklemek için nehir kayalarının mevcutluğu en önemli koşuldu. Büyük kayalar üzerine inşa edilen destek direkleri, dalgakıranlar, üzerinden kalabalık insanların ve ağır kervanların geçtiği köprünün dayanıklılık güvencesiydi. Hudaferin geçidin­de büyük nehir kayalarının varlığı bu yerleri köprü inşası için çok uygun kılıyordu. Aras nehri üzerinde çok sayıda köprüden, elverişli konumu sayesinde sadece Hudaferin köprüleri ayakta kalabilmiştir.

Tarihi kaynaklarda, Azerbaycan’ın diğer mimari anıt­ları gibi çok az bilgi bulunuyor. Herhangi bir inşaat yazı­tının olmaması nedeniyle köprülerin kesin inşaat tarihini belirlemek mümkün değildir. Değerli bir tarihi mimari anıtlar olarak, Hudaferin köprülerinin temeli çok eski za­manlarda atılmıştır. Bu ünlü nehir üzerinden köprülerin Urartular döneminde (M.Ö. IV yy.) atıldığına dair versiyon da mevcuttur.

Elimizde olan Hudaferin köprüleri hakkında olan ilk bilgiler, tarihçi ve coğrafyacı Hamdullah Kazvini’ye aittir. O, XIV yüzyılda şöyle yazıyordu: “Zengilan’a yakın Aras nehri üzerinde, Hicri 15 yılında (636 yılı) Hazreti Muhammed’in sahabelerinden biri olan Bekr İbn Abdullah tarafından yaptırılmış Huda-Aferin köprüsü bulunuyor”. Böyle ki, Halife Ömer’in emriyle komutan Bukayr İbn Abdullah 643-644 yıllarında Azerbaycan’a askeri yürü­yüş başlatıyor. XIX yüzyıl tarihçisi A.Bakıhanov “Gülüstan-ı İrem” eserinde Hicri 22 yılında (644 yılı) yaşanan olayları anlatıyor: “Mugan bölgesini fethederken, Bukayr İbn Abdullah Aras nehri üzerinde Hudaferin köprüsünü inşa etti”. Bu tarihi verilere dayanan araştırmacılar (A. Salamzade, K. Memmedzade), VII yüzyılda Arap orduları­nın Hudaferin geçidinden serbest dolaşımını sağlamak amacıyla yeni köprü inşa edildiğini veya eskisinin restore edildiğini tahmin etmektedir.

Osmanlı bilgini Müneccimbaşı’ya göre, Azerbaycanlı hükümdarı Fazl I. Şeddadi 1027 yılında Aras nehri üzerin­de büyük ve dayanıklı köprü inşa ettirmiştir. Müneccimbaşı’nın “esernazım” (“büyük eser”) adlandırdığı bu köp­rüyü, tarihçi V. Minorskiy, 15 gözlü Hudaferin köprüsü olarak kabul etmektedir. Selçuklu tarihçisi Sadreddin Ali el-Hüseyni, Sultan Alp Arslan’ın 1068 yılında Tiflis seferin­den dönerken Aras nehrini “gemiler ve denizciler” olma­dan aşarak Laryanis (Hudaferin geçidinin güneyinde bu­günkü Larican) köyüne ulaştığını bildiriyor. Ancak tarihçi Hudaferin köprülerinden bahsetmiyor. Tüm bu bilgilere ve inşaatın mimari ve tasarım özelliklerine dayanarak, bazı Avrupa ve Azerbaycanlı bilim adamları, 15 gözlü Hudaferin köprüsünün XII yüzyılda Atabeyler devletinin en parlak döneminde inşa edildiğini düşünüyor.

Büyük Hudaferin köprüsünün ayakları nehir kayaları üzerine inşa edildiği için onun kemerleri farklı boyutlar­dadır. Bunlar, engebenin yapısına uygun olarak atılmış ve bu nedenle köprü düz şekilde olmayıp belirli bir eğri­liktedir. Köprünün uzunluğu yaklaşık 200 m, eni 4,5m, en büyük kemer 10 metreden fazla, su seviyesinden en büyük yükseklik yaklaşık 10 metredir. Dalgakıranlar iyi yontulmuş taşlardan inşa edilmiştir. Köprünün tüm tonozları, Müslüman dönemi mimarisine karakteristik olan ok şeklindedir. Tonozların taç kemerleri başlangıçta taştan yapılmıştı. Köprünün kalan kısımları kaba kaya taşlarından inşa edilmiştir. Üst giriş kısmının parapeti kerpiçten yapılmıştır. Çeşitli inşaat malzemelerinin doku ve renk birleşimi, büyük Hudaferin köprüsüne belirgin tektonik yapı ve sanatsal görüntü vermektedir.

15 gözlü köprü bugün de çalışır durumdadır. Ancak birkaç kez yıkıma maruz kalan bu eski anıt tekrar restore edilmiştir. Köprünün son ciddi tahribatı Kaçarlar döne­minde Azerbaycan’ın kuzeyinde hanlıkların oluşması döneminde olmuştur. Bununla ilgili olarak, tarihçi A. Bakıhanov yazıyordu: “1795 yılında Ağa Muhammed Han Kaçar Karabağ’ı fethetmek isterken, İbrahim Han tara­fından yıkılmış Hudaferin köprüsünü restore etti’. İranlı tarihçi Z. Mensuri de, Karabağ hanı İbrahim Halil Cavanşir’in, Ağa Muhammed Han Kaçar ordusunun saldırıla­rını önlemek amacıyla Hudaferin köprüsünü yıktığını doğrulamaktadır. Tarihçi yazıyor: “Şah, Hudaferin köprü­sü yakınlarında yeni Zövgerli’nin inşası, eski köprünün de restore edilmesi için emir verdi. Cavanşir’in adamları direkleri yıkamadı ve köprünün sadece kemerlerini yık­tılar. Şah, sadece en kaliteli inşaat malzemeleri kullana­rak köprü inşa edilmesini emretti’. Hudaferin köprüleri, Muhammed Han’ın 1797 yılında Kafkas’a ikinci askeri yürüyüşünden önce yıkılmıştı. 15 gözlü Hudaferin köp­rüsünün bugünkü durumu, tarihçilerin bilgilerini doğru­lamaktadır. Köprü kemerlerinin sonradan restore edilmiş üst kısmı kerpiçten yapılmış olup köprünün eski kısımla­rından açık bir şekilde farklıdır.

11 gözlü köprü büyük Hudaferin köprüsünün 750 metre batısında bulunuyor. Köprünün tamamı kireçtaşından yapılan iyi yontulmuş bloklardan inşa edilmiş ve kaplanmıştır. Araştırmacılar, bu köprünün İlhanlılar döneminde (XIII yüzyılın sonları) antik kalıntılar üzerin­de inşa edildiğini düşünüyor. Ancak, dönemin tarihçisi, XIV yüzyılın 40’lı yıllarında yaşanan en önemli olayları anlatırken, VII yüzyılda sadece bir tek büyük Hudaferin köprüsünün yeniden yapılandığını belirtiyor, başka her­hangi bir köprüden ise bahsetmiyor.

Küçük Hudaferin köprüsü neredeyse tamamen yı­kılmış, sadece 3 orta göz korunmuştur. Bu nedenle ona halk arasında “sınık köprü” (“kırık köprü”) deniliyor. Köp­rünün uzunluğu yaklaşık 130 m, eni 6 m, su seviyesin­den yüksekliği 12 metredir. Yan kemerlerin çevresi yarım daire şeklindedir. Suyun üzerinde duran güçlü köprü ayakları ve kemerler, ciddi hasar görmüş kıyı gözler ya­pının orijinal görünümünün muhteşem olduğunun ka­nıtıdır. 11 gözlü köprü, düşman ordularının ilerlemesini engellemek amacıyla yok edilmiş, ancak sonuçta, büyük Hudaferin köprüsünden farklı olarak restore edilmemiş­tir. Kemer sayısının az olması ve nispeten fazla olmayan uzunluğa rağmen, kullanılan inşaat malzemesi ve mima­ri şekli sayesinde “Sınık köprü” harap haliyle bile etkileyi­cidir. Bu köprü, çok sayıda diğer eski anıtlar gibi, hatta kalıntılar üzerinde bile muhteşem ve görkemlidir.

Her iki köprünün yapı sistemi geleneksel Ortaçağ mimarisidir kavisli kemer açıkları ağır hacimli dalgakı­ranlar ve sağlam temellere dayanıyor. Oldukça güvenilir olan bu sistem insan kalabalığını ve süvarileri taşıyabili­yordu.

Sağlam mühendislik yapısının yanı sıra, Hudaferin köprüleri, sanatsal ve estetik açıdan da çekicidir. Mimar­ların ustalığı bu yararlı yapıyı anıtsal mimari esere dönüş­türmüştür.

Hudaferin köprüleri, küresel öneme sahip olaylarla yakından ilgilidir, onlar yüksek derecede mimari ve mü­hendislik yapılarıdır ve nihayet, onlar eşsiz doğa ile bü­tünleşmişlerdir. Tüm bu nitelikler, bu köprüleri evrensel değerlerin anıtı olarak kabul etmeye müsaittir. Ama ne yazık ki, uzun yıllardır onlara gereken dikkat yetirilmemiştir ve onların akıbeti tehdit altındadır.

1990 yılında onlar için büyük bir tehlike ortaya çıktı. 1975 yılından SSCB’nin “Gidroproyekt” araştırma-geliştirme birliği ile İran arasında imzalanan anlaşmaya göre, Hudaferin geçidinde iki “Hudaferin” ve “Kızgaması” hid­roelektrik santrallerinin inşası başlatılmalıydı. 1990 yılın­da başlayan bu inşaat, sadece her iki Hudaferin köprüsü için değil, aynı zamanda yakındaki köyler, Araz vadisinde bulunan çok sayıda tarihi ve mimari anıtlar için de teh­dit oluşturuyordu. Bu durum, o dönem toplumda büyük tepkiye yol açtı. Karabağ sorununun ortaya çıkması, Hudaferin köprülerinin bulunduğu Cebrayıl bölgesi de da­hil olmak üzere Azerbaycan topraklarının Ermeni askeri güçler tarafından işgal edilmesi sonucu inşaat projesi ip­tal edildi. Diğer birçok anıt gibi, Hudaferin köprüleri yak­laşık 10 yıldır Ermeni “kültür” terörü altında bulunuyor. İşgal bölgesi olmasına rağmen, 2000 yılında İran hükü­meti hidroelektrik santrallerinin inşası konusunu tekrar gündeme getirdi, ancak bu sefer Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’den kesin ret cevabı aldı.

Ermeni teröristlerinin “esir” aldığı Hudaferin köprüleri­nin durumu dünya kamuoyunu ilgilendirmeli ve onların korunması uluslararası kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmelidir.

Kaynak Dr. Cafer Giyasi - Hudaferin Köprüleri
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku