Eski İtalya’da Roma tarihinin seyrini iyi takip edebilmek için, öncelikle Etrüskler denilen kavmi daha yakından tanımak icap etmektedir. Çünkü Etrüskler İtalya’ya şehir kültürünü getirdikleri gibi, Roma’dan çok önce İtalya’da siyasi egemenlik kurarak, yarımadanın kaderi üzerinde önemli bir rol oynamışlardır. Bütün bunlar bir yana, Etrüsk medeniyeti, Roma medeniyetinin de temellerini oluşturmuştur.
Hellenlerin Tyrsenler veya Tyrrhenler, Romalıların da Tuscalar veya Etrusclar dediği, fakat kendilerini Rasenna adıyla anan bu kavim, İtalya’ya nereden ve ne zaman gelmişti? Daha önceki dönemlere ait kaynaklarda adları geçiyor muydu? Irkî kökenlerini tespit edebilmek için elimizde ne gibi deliller var? Bu soruların cevabını verdikten sonra, adı geçen kavmin tarihini, belgelerin ışığında, ana hatlarıyla gözler önüne sermeye çalışacağız.
Bilindiği üzere, M.Ö. 13. yüzyılın ikinci yarısında, dünya tarihinin ilk Boğazlar Savaşı cereyan etmiştir. Bu savaş, Doğu ve Batı dünyalarını karşı karşıya getiren ilk büyük mücadeledir. Hemen herkesin tahmin ettiği gibi, bu savaş, Homeros’un İlyada adlı destanının da konusunu teşkil eden Troya savaşlarıdır. Arkeolojik bulgulara göre, M.Ö. 1240-1230 yılları arasında, Anadolu kökenli Troyalılarla Yunanistan’dan gelen Akalar arasında cereyan eden bu mücadeleyi Akalar kazanmışlardı.
Fakat ne var ki Akalar, Troyalıları mağlup etmelerine rağmen, Troya bölgesine ve dolayısıyla Boğazlara egemen olamamışlardı. Çünkü, Troya savaşlarından hemen sonra Ön Asya dünyasını altüst eden büyük bir göç hareketi başlamıştı.
Ugarit ve Mısır vesikalarından öğrenildiğine göre, Ege Göçleri denilen bu büyük göç hareketi, iki aşamada cereyan etmişti. Birinci aşama M.Ö. 13. yüzyılın son çeyreğine (M.Ö. 1225-200) tarihlenirken, göçlerin ikinci aşaması M.Ö. 12. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Tamamen ekonomik nedenlerle başlayan Ege Göçleri’nin birinci aşamasına katılan kavimlerin adlarını, Mısır firavunu Merneptah’ın yazdırmış olduğu Karnak Kitabesi’nden öğreniyoruz. Bu kavimler; Ekweşler, Turşalar, Rukkular, Şerdanalar ve Şekeleşler’di. Firavun Merneptah, Mısır kapılarına dayanan bu kavimleri mağlup etmişti. Yukarıda adları geçen kavimlerden Ekweşler Akalarla, Turşalar da Troyalılarla idantifiye edilmektedirler. Yani, Troya savaşlarında karşı karşıya gelen iki kavmi, birden bire Ege Göçleri adı verilen muhacerat hareketinin içerisinde görmekteyiz.
Ege Göçleri’nin ikinci aşaması hakkında bilgi veren en önemli vesika, firavun III. Ramses’in 8. idare yılına (M.Ö. 1190) tarihlenen Medinet-Habu Zafer Kitabesi’dir. Söz konusu kitabede, adı geçen firavun, Egeli kavimler üzerinde mutlak bir galibiyet elde ettiğini belirtmekte, ardından da mağlubettiği kavimlerin adlarını sıralamaktadır. Bu kavimler şunlardır: Pelestler, Turşalar, Şerdanalar, Şekeleşler, Zakkariler, Danunalar ve Vavaşlar.
Görüldüğü üzere, Troyalılar’la idantifiye edilen Turşalar, göçlerin bu ikinci aşamasına da katılmışlardır. Fakat hemen belirtelim ki, III. Ramses tarafından mağlup edilen bu kavimlerin bir kısmı, Mısır kapılarına yakın yerlere, firavuna tâbi olmak ve vergi ödemek şartıyla yerleştirilirken, bir kısmı da yurtlarına geri dönmüşlerdir. Yurtlarına dönmek zorunda kalan kavimlerden biri de Troyalılardır, yani Turşalardır.
Burada hemen belirtelim ki, Ege Göçleri neticesinde M.Ö. 2. binyılın büyük devletleri arasında yer alan Hitit, Mitanni ve III. Babil (Kaslar) Devletleri, tarih sahnesinden çekilmişlerdir.
Troyalılar bir müddet Batı Anadolu’da oturduktan sonra, deniz yoluyla İtalya’ya göç etmişlerdir. Fakat bu göç, iki aşamada gerçekleşmiş gibi görünmektedir. Arkeolojik buluntulardan anlaşıldığına göre, bu göçlerin birinci aşaması M.Ö. 10. yüzyılda, ikinci aşaması ise M.Ö. 8. yüzyılda cereyan etmişti. Troyalıların İtalya kıyılarına ayak bastıkları bu ikinci göç hareketinin cereyan ettiği sıralarda Avrasya steplerinden gelerek Kafkaslar üzerinden Doğu Anadolu’ya giren iki Türk kavmi ile karşılaşıyoruz.
Bunlar, Kimmer ve İskit kavimleridir. Kimmerler, Anadolu’da Frig Devleti’ni yıkarak yaklaşık bir asır bu ülkede egemen olmuşlar, sonra da Lidyalılar tarafından ortadan kaldırılmışlardır. İskitler ya da diğer adıyla Sakalar denilen Türk kavmi ise 28 yıl Doğu Anadolu’ya hükmettikten sonra, Kimmerlerin boşalttığı Güney Rusya’ya yerleşerek orada Büyük İskit İmparatorluğu’nu vücuda getirmişlerdir. Fakat bir kısım Sakalar, Güney Rusya’ya dönmek yerine batıya doğru yürümeye devam ederek, Anadolu’yu baştan başa geçtikten sonra deniz yoluyla İtalya’ya gelmişlerdir.
İşte Sakaların bu grubu ile daha önceden İtalya’ya göç etmiş olan Batı Anadolulu Troyalılar İtalya’da karışıp kaynaşarak, bizim Etrüskler yada Tursakalar dediğimiz kavmi meydana getirmişlerdir. Bir başka deyişle, Etrüskler adı verilen kavim, Troyalılar ile Sakaların birleşmesiyle oluşmuş yeni bir Türk topluluğudur. Dolayısıyla bu yeni kavmin kökeni hem Anadolu’ya hem de Orta Asya’ya dayanmaktadır. Onların Orta Asya kökenli olduğunu gösteren başka deliller de vardır. Bunlardan biri, kurt motifidir. Romulus ve Romus kardeşleri emziren dişi kurt motifi, belli ki, Etrüsklerin Orta Asya ile irtibatlı olduklarının en önemli işaretidir.
Etrüsk krallarının asalarında yer alan kartal motifinin de Asya kökenli olduğuna şüphe yoktur. Zira çift başlı kartala tarihte ilk kez Sümerlerde rastlanmaktadır ki, daha önceki yazılarımızda, Sümerlerin Mezopotamya’ya Orta Asya’dan geldiklerine işaret etmiştik. Sümer çivi yazısı ile yazılmış tabletlerde “imdigud” denilen çift başlı kartal, Orta Asya Türklerinden olan Göktürklerde ve daha sonraları Selçuklularda da görülmektedir ki, bütün bu kavimlerin kökeni aynı yere dayanmaktadır. Dolayısıyla Etrüskleri oluşturan iki toplumdan (Troyalılar+Sakalar) en azından birinin (Sakalar), Orta Asya kökenli olduklarına şüphe kalmamaktadır.
Etrüsklerin Türk olduklarına işaret eden bir başka delil de, kırmızı rengin, bütün Türklerde olduğu gibi, Etrüsklerde de kutsal renk olarak kabul edilmesidir. Kabartmalar üzerindeki Etrüsk tasvirleri de, bu insanların, tıpkı Türkler gibi orta boylu, geniş omuzlu ve yuvarlak kafalı olduklarını ortaya koymaktadır.
Görülüyor ki, Etrüsklerin Türk kökenli bir kavim olduğunu kabul etmemek için hiçbir neden yoktur.
Etrüsk tarihine gelince; yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, M.Ö. 10. ve M.Ö. 8. yüzyıllarda olmak üzere iki göç dalgası halinde İtalya’ya gelen Etrüskler önceleri Tiber Irmağı’nın sağ sahili ile Arnus Irmağı’nın sol sahili arasında kalan bölgeye yerleştiler. Buraya onların adlarına izafeten Etruria veya Toscana denilmektedir. Etrüsklerin doğrudan doğruya buraya gelmelerinde belki de buraların maden, özellikle de bakır bakımından zenginliği rol oynamış olabilir. Herhalde gemici ve muharip kişiler olarak buralara gelen Etrüskler, bölgenin yerli ahalisini de kendilerine tâbi kılmışlar ve bunların efendileri olarak birlikte yaşamaya başlamışlardı.
Etrüskler, o zamana kadar köy kültürünü yaşamakta olan İtalya’ya, Anadolu ve Ege kıyılarının şehir kültürünü getirmişlerdir. Çağdaş kavimlerden çok daha yüksek bir hayat standardına sahip olan Etrüskler, kısa zamanda bölgedeki diğer kavimleri egemenlikleri altına almışlardır.
Etrüskler İtalya’ya sadece şehir hayatını getirmekle kalmamış, ziraati ve madenciliği de geliştirmişlerdir. İtalya’da bağcılığı ve zeytinciliği bunların ilerlettiği söylenmektedir. Deniz ticaretini de kısa zamanda geliştiren Etrüskler, uzun müddet Akdeniz ticaretini ellerinde tutmuşlardır.
M.Ö. 509 yılında Roma’da krallık rejimi yıkılıp cumhuriyet dönemi başlayıncaya kadar iş başında kalan krallar, Etrüsk krallarıdır. Etrüskler, bu tarihten itibaren siyaset arenasından çekilmekle beraber, etnik olarak varlıklarını yüzyıllar boyunca sürdürmüşlerdir. Özellikle Roma medeniyeti üzerindeki Etrüsk gölgesi hiçbir zaman ortadan kalkmamıştır.